top of page
Yazarın fotoğrafıIU TEAM TURKEY

[230222] IU’nun Harper’s Bazaar 2023 Mart Sayısı için Röportajı



IU ve LEE JI EUN,

Bu jenerasyonun ikonu, bir kelimeyle açıklanamayan IU, ve doğal yüzüyle Lee Ji Eun.


S1: Bugünün fotoğraf çekiminin amacı senin IU ve Lee Ji Eun olarak iki yüzünü de yakalamak. Çekim sırasında sakin gözüküyordun ama biter bitmez aslında bugünkü çekimin zor olduğunu söyledin.

IU: Dürüst olmak gerekirse, Gucci projelerinde çalışmak her zaman zor. Büyük ihtimalle çok fazla deneysel kıyafetler, sahneler ve mesajlar olduğu için. Genel olarak, bugünün amacı görsel olarak ikinci kişiliğimi göstermekti. Milan’da 2023 S/S koleksiyonunu gördüğümde çok şaşırtıcı ve ilginç olduğunu düşündüm. Aklımdaki bu anılarla, bugünün çekiminin koleksiyondan baz alınarak yapılacağını duyunca, kendi kendime, ah kolay olmayacak, diye düşündüm. Ama çok da eğlenceli oldu. İlk defa bu kadar kalın bir dumanlı makyaj yapıyorum ve fotoğraf derlemesinden sahne düzenine ve stüdyo tasarımına kadar böyle yenileyici bir deneyimin bir parçası olabildiğim için minnettarım.



S2: Son çekim kalın dumanlı makyajlı IU’nun, neredeyse yüzünde hiç makyaj olmayan Lee Jieun’ın fotoğrafının olduğu bir duvarın önünde durduğu sahneydi. Dürüst olmak gerekirse, duvardaki fotoğrafın bugün çekildiğini bilmiyordum ve “Persona” filmindeki “Love Set” sahnesinde çekilmiş olduğunu düşündüm. Birçok farklı yüzünü gösterdiğinin farkındayım ama aynı zamanda farklı zaman periyotlarında farklı yüzler gösterdiğini de fark ettim.

IU: Az önce bekleme odasındayken personellerim de bana çok benzer bir şey söylediler. Şu an yüzümde dumanlı bir makyaj var ama az önce yüzümde olabildiğince az makyaj vardı ve günün erken saatlerinden beri yüzüm bebek yağlarım varmış gibi şiş gözüküyordu (gülüyor) ki bu da konsepte uyuyor gibi. Duvardaki resmi görünce ben de geçmişi düşündüm.



S3: Bir süredir Gucci ile çalışıyorsun. Bir sanatçı olarak IU’nun kişiliğini eleştirecek olursam, markanın felsefesi ve değerleriyle anlaşmasan bu mümkün olmazdı. Sanatçı görüşüyle, Gucci ve IU birbirlerine nasıl bağlı?

IU: Bence Gucci farklılığa vurgu yapan ve kaba şeylerde estetik bulan bir marka. Eğer kendime en çok benzeyen bir özellik seçecek olsaydım, sanırım bu olurdu. Şarkı sözü yazarken, bir sonuca varmayan ya da tamamlanmamış süreçlerde aklıma gelen düşünceler ve duygularla dolma eğilimindeyim.


S4: Daha önce de dediğin gibi, her an kendinle ilgili dürüst oldun ve bu tek başına çok cesurca. Bir sanatçı olarak, sadece mükemmel taraflarını insanlara gösterme düşüncesinde değil misin?

IU: Gençken bunu gerçekten bilmiyordum (gülüyor). Sanırımkişiliğim nedeniyle “Şu an düşündüğüm şey bu”, “Şimdi bu yaştayım” demekten başka bir şansım yoktu. Diğer taraftan, her zaman neredeyse bir heykel kadar mükemmel olamayacağımı biliyordum. Ve bu taklit ederek kolayca ulaşabileceğim bir şey değil. Bu profesyonelliği kariyerim olarak seçtiğim sürece, kazansam da kaybetsem de bunun benim savaşım olduğunu biliyordum ve ayrıca kendimi cesurca göstermek isteyen bir tarafım da var. Bu şekilde ortaya çıkan şey şimdi kendimi ifade etmem için bir yola dönüştü.



S5: Yani son zamanlarda yaptığın parça parça işler bu sözlerden anlaşılabilir mi? Öğretmenlerin öğrencileri için söylediği MIRAL Okulu’nun şarkısını söyledin. “Through theNight” şarkısının yapımcısı Kim Jehwi okulda çalışmanın nasıl hissettirdiğini anlatan bir şarkı yaptı ve sen de şarkıya eşlik ettin.

IU: Müziksel yetenekten öte, Jehwi çok değerli bir arkadaşım da. Açıkça söylemek gerekirse, bir okulda öğretmenlik yapacağını bana ilk söylediğinde, başkasından daha iyi yapabilir mi diye endişelendim. Ama cana yakın birisi olarak, iyi uyum sağladı ve sonunda dedi ki “Noona, okula hediye olarak bir şarkı yapmak istiyorum”, ki bu beni çok gururlandırdı ve onu desteklemek istedim. Dürüst olmak gerekirse, bunun bu kadar haber olacağını düşünmemiştim ama şarkıyı kaydetmek için çok çaba gösterdim hatta “Buna kendi albümüme çalıştığımdan daha çok çalıştım” diye şaka yaptım. Buna çok çalıştım ki öğrenciler güç kazanabilir ve bunu dinleyerek okula mutlu bir şekilde gidebilirler.



S6: “You Have Worked Hard” dizisi IU, Park Bogum ve “Fight for My Way”in senaristi Im Sang Chun iş birliği büyük yankı yarattı ve yakında çekimleri başlayacak. Bu işi seçmenin nedeni neydi?

IU: Bence herkes dizi yayınlandığında “Ah, ben bile bunu yapmak isterdim” diye düşünecekler. Im Sang Chun senaristin önceki işlerini çok beğendim ve bu yeni, kendi hikayesi olan tazeleyici bir şey gibi gözüküyordu. Sadece kelimelerde böyle ama insanların farklı duyguları hissetmelerini sağlıyordu, o kadar çok ki okumayı ve yazmayı çok seven birisi olarak, yazarın yeteneğini kıskandım. Dizinin teması güzel ama özellikle ağır bir hikâye olmasına rağmen ağır olmayan bir şekilde anlatılmasını sevdim.



S7: Karakterin, Ae Soon “maddi olarak iyi bir durumda olmayan ama pozitif ve hırslı olan, ne zaman isyan etse sesi keçi gibi titreyen, edebi ilgisi olan genç bir kız”. “You HaveWorked Hard”ın “Hotel Del Luna”dan beri dört yıldır ilk dizi geri dönüşünün olması kayda değer ve karakterin de önceki rolünün, Jang Man Wol’un tamamen tersi bir karakter.

IU: “Hotel Del Luna”daki Man Wol karakteri kesinlikle alışılmadık bir karakter. Yine de, Ae Soon’un da farklı bir tarafı var. Ae Soon etrafında çok fazla görebileceğin türden bir insan gibi durabilir ama eğer yakından bakarsan, özgünlüğünün dikkat çektiğini söyleyebilir miyim? Sanırım öyle insanları çekici buluyorum (gyeol: kişilik, inanç, tercih, vs.)



 S8: Bazı oyuncular, kendilerine gelen rollerde, ortak özellikler ararlar ki kolayca karaktere girebilsinler. Siz de öyle misiniz? IU ve Ae Soon’un ortak noktaları var mı?

IU: Gyeol (Tr. Kişilik, inanç, tercih vs.) içeren ve hiçbir şekilde kavrayamadığım karakterler var elbette fakat böyle şeyler olunca şahsen o rolü (isteyerek) seçemiyorum. O rolü seçmek kişinin kendine olan güveniyle alakalı. Ortak noktam olan rolleri seçmem ayrıca şu ana kadar oynadığım tüm karakterleri bir noktada anlayabildiğimin kanıtı. Oynadığım tüm karakterler arasında Ae Soon bana en çok benzeyeni. Yazarın muazzam bir gözlemleme yeteneği var. Çok belirgin olmayan özelliklerimle, oynayacağım karakteri birleştirmek istediklerini söylediler. Senaryoyu okuduktan sonra, “Yok artık, bu yönümü nereden bildiniz?” dediğim noktaya gelmiştim. 

 

 

S9: “My Mister”dan tutun da “Hotel Del Luna”ya, oradan “Shades of the Heart”a ve “Broker”a, sonra da “Dream”e. Dizi olsun, film olsun, bir sonraki adımınızın hep çok sıra dışı olduğunu söyleyebilir miyim? Öyle ki birisi bir önceki işinden farklı bir işte rol almanın ya da farklı bir karakteri canlandırmanın, sizin için bir projeyi seçerken ilk ve asıl kriter olduğunu düşünebilir.

IU: Hani uzun bir süre saçlarınız uzundur ve bir noktada saçınızı kestirmek ya da saç stilinizi değiştirmek istersiniz ya? Tabii bunun kriterim olduğu söylenmeyebilir fakat sanırım birkaç ay boyunca aynı karakteri canlandırınca, bilinçsizce farklı bir şey deneme isteği duyuyorum.

 

S10: Küt ya da kısa saçı denemek isteyen birçok insan var ama sonunda olur da yakışmaz diye ömürleri boyunca aynı uzun saçta karar kılıyorlar.

IU: Ancak yapmak istediğim bir şey varsa, (endişelenmeden) önce onu muhakkak yapması gereken (ve yapan) bir insanım.Yapmadığım için pişmanlık duymaktansa yaptıktan sonra pişmanlık duymak benim için başa çıkması daha kolay olan bir durum.


 

S11: Oyunculuk benliğiyle şarkıcılık benliğini ayrı tutan birisi değilsiniz sanırım. Konserden önceki günkü ruh hâlinizlefilm/dizi çekiminden önceki günkü ruh hâliniz arasında benzerlikler ya da farklılıklar var mı?

IU: Konser sahnesi, seyircilerin zihninde sonsuza dek yer alacak yalnızca (muhteşem) performans sergileme şansının olduğu bircanlı yayın(bir defalık)sa, setin de farklı olarak şu önermesi var: Yönetmenle veya rol arkadaşlarınızla anında görüş alışverişinde bulunabilir, çeşitli deneme çekimlerinden en iyi sonucu seçebilir ve ardından seyirciyle paylaşabilirsiniz. Bununla birlikte, konser başladığında, bir süre çok fazla gerilim altında yapayalnız hissettikten sonra nihayet seyirciyle bir bütün hâline gelinen bunaltıcı an, birçok insanın (kendim dahil) yeni ve yabancı bir sette ortak bir hedefe sahip bir ekip olarak yavaş yavaş ilerlediğini gördükten sonra gerçekten çalıştığımı ve ekiple uyum içinde olduğumu fark ettiğim ana çok benziyor. Her iki alan da asla yalnız yapamayacağım şeyler oldukları için çekici. İster şarkı söylüyor ister oyunculuk yapıyor olayım, ben sadece her an (işteki) payından en iyi şekilde yararlanan biriyim.


 

 

S12: Geçen sene 14’üncü yıldönümü konserin <The Golden Hour: Under The Orange Sun>’da, “Bu konser, ergenlik yıllarımdan bu yana hayalini kurduğum ve kendimi aşmak istediğim şeylerin nihai noktası olabilir diye düşünüyordum, ta ki şu ana kadar. Bu konserin, (benim için) yeni bir başlangıç noktası, yeni bir başlayış olabileceğine dair umudum var,” dediniz. Normalde sizin bulunduğunuz noktada durulmak her zaman en kolayı ama siz hâlâ bir yerlere yönelmeye devam ediyorsunuz. Yönünüz neresi? Varacağınız nihai noktada neler var?

IU: 20’li yaşlarımı “yön” kavramını takıntı hâline getirerek yaşadığımı söylesem abartmış olmam. O zamanlar “aceleci(sabırsız)” olmamı sağlayan konu buydu mu desem? O heyecanlı endişeler tatlıydı ama, dürüstçe söyleyeyim, yorucuydu da. 30 yaşıma geldim ve aklımda belirli bir nokta yok. Bu da ilk defa oluyor.

 


S13: Şu an amaçsızca dolaşıyor (oluruna bırakıyor/koyveriyor) musunuz?

IU: Bu doğru ifade. Amaçsızca dolaşıyor(oluruna bırakıyor/koyveriyor)um. Artık 30’larımda olduğum için bu ifade bizzat mevcut noktam olabilir. Geçen yıl hep, “Bu düşünce yapısını korumak istiyorum,” ve “Böyle yaşamaktan memnunum,” diye düşünüp durdum. Öte yandan huzur dışında,ilginç olayların da patlak verdiği bir yıl oldu. 20’li yaşlarım boyunca, “Bir kapı kapanırsa bir başka kapı açılır,” düşüncesine sadık kaldım. Ama hayatım için tutunduğum şeyleri bir kez bıraktığımda, açılan “diğer kapı” şaşırtıcı bir şekilde bu tür olaylar olurdu. Ben zihnimi boşalttıkça, açılan kapıyla zihnime eğlenceli şeyler doldu. Daha sonra yaşım ilerledikçe geriye dönüp baktığımda, mutlaka 30’larıma yer (bölüm) işareti koyacağım.

 


S14: Geriye dönüp bakınca, son 14 yıldır hep bir şeyler yapıyorsunuz: Şarkı söylüyorsunuz, gösteriler düzenliyorsunuz, hayranlarla iletişim kuruyorsunuz, vs. Peki sizin için dinlenme nedir?

IU: Dürüst olmak gerekirse, dinlenme kavramını tam olarak kavrayamıyorum. Vücudum dinleniyor diye kendimi gücünü toplamış hissetmiyorum. Genel anlamda dinlenme, kişinin vücudundaki stresi atması ve gücünü toplaması için bir araç olarak görülüyorsa, o zaman benim için ironik bir şekilde içimde birikmiş olan (stres gibi) şeyler, çalışırken en canlandırıcı şekilde rahatlıyor. İşimi, iyi bir zevk duygusuna sahip olduğum noktaya kadar tatmin edici bir şekilde tamamladığımda (rahatlamış hissediyorum). O zamanlarda, günlerce evde yattığımdan çok daha yenilenmiş hissediyorum. Diğer türlü, işi hiç düşünmemem için, yeterince sürükleyici bir şey olmalı. Ancak benim durumumda, o ölçüde ilgilendiğim pek bir şey yok. Şimdi hatırlayabildiğim bazı (eğlenceli) şeyler şunlar: Derin bir uykudayken, Yoo Inna’yla hasret giderirken, beni çok iyi anlayan arkadaşlarımla ya da sevgilimle birbirimize aptalca şakalar yaparken veya birlikte gülerken, en sevdiğim filmi yeniden izlerken ve çok lezzetli bir şey yerken. Yaşadıkça gördüm ki benim gibi bu tür bir zihinsel rahatlamaya çok fazla ihtiyacı olmayan pek çok insan var. Bununla birlikte, dayanıklılık başka bir hikâye, bu yüzden 30’larıma girerken, daha çok çalışmam gerektiğinde ayak uydurabileceğinden emin olmak için vücuduma bakmaya çok çalışıyorum. Dinlenmefırsatı buldukça elimden geldiğince uzanarak vakit geçiriyorum. (Güler)



S15: Konser sırasında, aynı zamanda "Bügün deneyimlediklerimi düşünüp bir 14 yıl daha devam edeceğim" demiştiniz. Hiç bundan 14 yıl sonraki kendini hayal ettiniz mi?

IU: Geçen yıla göre hesaplanırsa kendimi 44 yaşında hayal ettiysem… O zamana kadar hala çalışıyor olurum diye düşünüyorum. Öbür türlü, yani 'değişebilen biri' olduğumu varsayarak (hayal ettiysek) açıkçası benim de hiçbir fikrim yok… Örneğin 14 yıl sonraki beni oluşturan düşünce yapısı şu ankinden çok farklı olacak.


S16: İnsanlar değişken olduğundan belki değişiklik olabilir ama dürüst olmak gerekirse ben insanların ölene kadar değişmediğini düşünen türde biriyim.

IU: Bu düşünceye kısmen katılıyorum. 14 yıl önce rekabetten nefret eden ve (dolayısıyla) kendimi rekabetten uzak tutan biriydim. O zaman tuttuğum günlüğe bir baktığımda "Bu rekabetçi toplumu aşırı yorucu buluyorum. (Kendim için) endişeleniyorum çünkü kazanma isteğim yok ve yarışmaktan nefret ediyorum" yazdığımı görmüştüm fakat geriye dönüp baktığımda çıkışımdan beri bu 14 yıl boyunca aslında yarışmalardan keyif aldığımı fark ettim. Belki de "Aslında belki (zafer/yenilgi için) yarışmak için deli oluyorumdur?" diye merak ettiğim noktaya kadar rekabetçi birisi olduğumu fark edememiş veya farkında olmama rağmen reddetmek istemiş olabilirim.


S17: Her halükarda, daha yeni çıkış yapan ve günlüğüne "Yarışmaktan nefret ediyorum" yazan genç kız için üzgün hissediyorum. (Düşünce yapısı) pek çok kez değişen IU olarak o zamanki IU'ya söylemek istediğiniz bir şey var mı?

IU: Aslında kendini çok seviyorsun.



S18: Bir keresinde "Bu dünyadan bıksak bile, umarım birbirimizi severek yaşarız" demiştiniz. Bu acımasız dünyada sevgi, hala inancınızın olduğu bir umut mu?

IU: Bunu söylemek biraz utanç verici ama buna rağmen sevginin nefretin üstesinden geldiğine inanıyorum. Eninde sonunda, sevgi kazanır. Dengemi kaybettiğimde ve sarsıldığımda dahi "Ama yine de sonunda sevgi kazanacak", bunu kendi kendime tekrarlıyorum ve düşünme gücümü bunun üstüne kurup zihnimi bu şekilde kontrol ediyorum. Sevginin kazanacağı önermesi hayatım boyunca yeterince deneyimlediğim bir şey. İleride de buna inanmaya devam edeceğim.


S19: Şarkıcı ve söz yazarları, kişisel düşüncelerini müzik olarak tamamlanmış bir ürüne dönüştürebilmeleri için kutsanmış gibiler. Özellikle sizin müziğinizde şarkı sözlerinin ne kadar önemli olduğunu bir nevi biliyoruz. Son günlerde aklınıza takılan şarkı sözleri hangileri?

IU: Kulağa gülünç gelebilir ama az önce konuştuğumuz konu hakkında bir şeyler yazıyordum. '(Amaçsızca) dolaşmak' kelimesini duyduğumda içtenlikle şaşırdım. Bir rota olmadan etrafta dolaşmak (suyun yüzeyinde yüzmek/akıntıya kapılmak). Sanırım gelecek albümünün teması bu olacak.



S20: Bugünkü fotoğrafların 'ikili' konseptine dönersek hayatınızı iki benliğe de sadık kalarak yönlendirdiğinizi hissediyorum (İkon IU ve sıradan bir insan olan Lee Jieun). Bu ikisi arasındaki dengeyi nasıl sürdürüyorsunuz?

IU: Biraz rahatsız olsa da güzel olan kıyafetler ile biraz ortalama olsa da içinde serbestçe hareket edebildiğim rahat kıyafetler arasındaki değişim ve her an kısmen tatmin olmuş olmak ile kısmen temkinli olmak denge kurma yolu gibi görünüyor… Bu apaçık gerçeği doğal olarak kabullenene kadar parladığım ve yalnızca sıradan olduğum zamanlar oldu.



S21: "Günlüğümdeki tüm kelimeler, hepsini sana gösteremem ama…” (Through the Night şarkı sözleri) — Şu an sizi tanımlayan cümle nedir?

IU: (Günlüğümdeki tüm kelimeler, hepsini sana gösteremem ama) o çocuk çiçek olmak yerine bir *spor (bitkinin üstündeki tohumlar) (홀씨) olarak yaşamaya karar verdi.


*IU, karahindiba bitkisinden özellikle bahsetmese de '홀씨' genelde '민들레' (karahindiba)dan bahsederken kullanılan bir kelimedir. Daha öncesinde bir rota olmadan etrafta dolaşmaktan (suyun yüzeyinde yüzmek/akıntıya kapılmak) bahsetmesini göz önünde bulundurarak '홀씨', '민들레 홀씨' (karahindibanın üflenen kısmındaki tüysü tohumlar) olarak yorumlanmış da olabilir.


Çeviri: wisewater, dionysiyos, jieunny

 




89 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page