top of page
  • Yazarın fotoğrafıIU TEAM TURKEY

[200323] <W> Korea Dergisinin IU ile “Şanslı Bahar” Röportajı




Soru 1: Geçen sene IU’nun çeşitli yanlarını görebildik. Yılın ilk yarısında Netflix Orijinal Serisi <Persona>nın yayınlanmasıyla başlayıp yılın ikinci yarısındaki tvN dizisi <Hotel Del Luna>ya, ve onun ardından <Love poem> ile bayağı yoğun bir programın vardı. Bu günlerde zamanını nasıl geçiriyorsun?

IU: Ara vermeden program kasırgasıyla uğraştığım için karşılığını almış hissettiğimden şu anda bir ara verdim. Bu sene sakince hazırlık yaparken planlarımı kontrol altında tutuyorum.


Soru 2: Yakın zamanda Lee Byung Hoon’un Evsizler Dünya Kupası’nı hedefleyen hazırlıksız bir ulusal futbol takımı hakkında olan son filmi <Dream> filminde Park Seo Joon ile yer alacağın açıklanıldı, ve sen de onlar hakkında belgesel yapıyor olacak olan yapımcısın. Bunu dışında film hakkında çok bir bilgi açıklanılmadı.

IU: Ticari amaçlı bir filmde ilk çıkışım olduğundandır belki, çok fazla endişem vardı. Şükürler olsun ki bu yolda <My Mister>’dan Jian-i ya da <Hotel Del Luna>’dan Man Wol gibi çok fazla iyi senaryo ve teklifler aldım, ve oynadığım karakterler genellikle eşsiz ve akılda kalıcıydı. Onların arasında <Dream>’den Somin benim gözüme daha çok çarpıyor çünkü özel bir silahı olmadan çok insansı olan bir karakter. Somin, onun gibi kişilerden en azından birinin yanımda olmasını istediğim türden bir insan. Hep bu tarz bir karakter canlandırmak istemiştim.


Soru 3: Yönetmen Lee Byung Hun hakkında basitçe filmlerine dayalı olarak varsayım yapacak olursak, harika bir ince zeka ve konuşma sanatına sahip biri gibi duruyor. İkiniz toplantı yaptığınızda nasıl bir konuşma gerçekleşti?

IU: Şey, yönetmen Lee aynı benim gibi yabancıların yanında çok utangaç olan biri. Birbirimize bundan bahsettik ve ilk buluşmamızda birbirimizden ayrılmadan önce kısaca film ile ilgili şeylerden bahsettik. Ondan dolayı telaşla ne kadar çok biriyle yakınlaşmaya çalışırsam daha doğal olmayan ve tuhaf duran ben için bundan daha iyi bir toplantı olamazdı (gülüşmeler). Sadece yönetmen değil, ama diğer tüm çalışanlar da aşırı utangaçtı. Ama aşırı tatlı olan şey, ilk buluşmaya gittiğimde kocaman bir fotoğrafımı asmışlar ve ofisi mor balonlarla dekore etmişlerdi. Ondan dolayı böyle sevimli bir sürpriz yapan insanların yabancıların etrafında utangaç olduğuna inanmak… tamamen benim tipimler (gülüşmeler).


Soru 4: IU’yu büyük ekranda görmek nasıl hissettiriyor? Netflix serisi <Persona> için yönetmen Lee Kyungmi, Im Pilsung, Jeon Go Woon ve Kim Jong Gwan’ın kendi tarzları ve hikayeleriyle ‘IU’dan en iyisini yapmaları oldukça akılda kalıcıydı.

IU: Kesinlikle bir gün tekrar bu dört yönetmenle çalışmak istiyorum. Ana materyalleri olarak kullanılırken çok eğlendim. Bu seri uzun süre boyunca özel bir çalışmam olarak hatırlanacak.

Soru 5: Aynı anda çeşitli yazarların sana odaklı ilgisini ve anlayışını deneyimlemek kesinlikle bir aktris için özel bir durum. ‘IU’ üzerine dört farklı yorum ve kullanma metodu olmuş olmalı, senin hangi tarafını gördüler veya açığa çıkardılar?

IU: En ilginç olan şey, dört yönetmenin hepsi bana karşı kendilerine ait tasarımlarıyla baktı. <Persona> aktrisin dört farklı bakış açısından ifade edildiği dört kısa filmin koleksiyonu. Serinin yapısı dolayısıyla merkezinde oyuncu olan bir proje olarak görülebilir, ama ben her bir yönetmenin şahsiyetini ve rengini sergileyebilen bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Yönetmenlerin benim aracılığımla neyi düşündüğünü anlama süreci çok ilginç ve büyüleyiciydi. Kesinlikle bir ortak noktamızın olduğunu düşünüyorum, ve bu sadece birbirimizi çok anlayabildiğimiz için mümkündü.


Soru 6: Yani ‘IU’ da ‘IU’yu gözlemleyen yönetmenleri mi gözlemliyordu? <Persona>nın tamamlanmış versiyonunu ilk izlediğinde yabancı bulduğun bir yanın var mıydı?

IU: Özellikle Lee Kyungmi’nin <Love Set>’inde karakterim IU’nun oyunu devamlı kaybettikten sonra raketini fırlatıp “Fxxk You!” diye bağırdığı ve dizleri yaralı bir şekilde yere oturup ağlarken Doona’ya babasıyla evlenmemesini söylediği sahnede kendime yabancı hissettim. Yaz mevsiminde gün boyu tenis sahasında koşmaktan yorulduğumdandır belki, ondan dolayı vücudumu ve yüz ifadelerimi kontrol etmekte zorlandım. Ama hiç nefret etmedim. Aynı zamanda yönetmen Jeon Go Woon’un <Kiss Burn>’ünde arkadaşım Hye Bok’a tatlı olduğunu söylediğim sahneyi izlediğimde, kendi kendime şöyle düşündüm, “Oh, artık epey güvenilirim demek hı?”

Soru 7: Ard arda yayınlanmış dört bölüm arasında, en çok Bae Doona ile tenis maçı yaptığınız <Love Set>’i en ilginç buldum. Bir adam için kız çocuğu ve kadının karşı karşıya gelmesiyle başlamasını ve sadece ortamda iki kadın arasında büyük bir gerginlikle bitmesini sevdim. IU’nun Bae Doona’da gördüğü bir şey var mıydı?

IU: İlişkilerdeki doğal süreçlere saygı duyuyorum. Aslında doğal olmak kolay değil. Özellikle eğer birisiyle iş için görüşürsem, tüm küçük adımları geçip direkt işe girmemiz gerekiyor, ondan dolayı yapımının erken aşamalarında zayıf bir bina gibi hissettirdiği zamanlar oluyor. Çalışırken birisine rahatça yaklaşmak ve hızlıca yakınlaşmak için gerekli olan faziletler ve beceriler var ama ben bunda çok beceriksizim. Ama duruma göre ‘böyle zamanlarda herkes doğal olmayabilir/tuhaf olabilir’ diye düşünüp diğer insanın da katılığını kucaklayan insanlar oluyor. Bae Doona sunbaenim o türden bir insan.


Soru 8: (Bae Doona) seni asla aceleye getirmedi ve yavaşça ilerleyebildin diye minnettar mıydın?

IU: O kadar havalı ki ona abayı yaktım. Sadece kısa film olmasına rağmen, birlikte çok fazla duyguyu yaşamam ve adım atmam gerektiği bir partnerdi. Beni hiç aceleye getirmedi ve hep bekledi. Beni bekliyormuş gibi bile göstermedi, fark ederim diye görmezden geliyormuş gibi yapardı ve beklerken havalı bir şekilde uzağa bakardı! Haha. Birçok neden daha var, ama birisiyle buluştuğum en ilk andan, o kişinin gerçekten havalı olup olmadığını söyleyebiliyorum.

Soru 9: Müziğini tamamlamandaki keyifle, performanstan aldığın keyif; oyunculuğun keyfinden nasıl farklı?

IU: Stüdyodan kayıt odasına şarkım üzerine çalışırken geçirdiğim süreç ve çekim alanında birden fazla çekim yapma sürecinin aslında benzer olduğunu hissediyorum. Sağlanan zaman periyodunda mümkün olan en iyi sonucu yapmak için sürekli kararlar vermek, sanırım bana kuvvetli bir irade gücü veriyor mu demeliyim? Tabii ki, sık sık eksiğimin olduğu alanlardan dolayı sıkıntı içinde hissediyorum, ama bu anlar aynı zamanda kalbimin çarpışının ve damarlarımdan kanın geçişinin en hızlı olduğunu hissettiğim zamanlar. Ama konserler çok farklı. Karar vermek için zaman yok. Sadece akışa göre ilerliyorum. Sonuçta seyirciyle o günün konserinin nasıl geçmesini istediğim üzerine konuşamam. Bunda ilk adım seyircilerin oluyor. Benim için, hiçbir hata yapmadan hazırladığımı sunmaktan başka yapabileceğim bir şey yok. Beni götürdükleri yerlerde seyircilerimi takip etmekten keyif alıyorum.


Soru 10: Müzik ve oyunculuk arasında daha önce hiç duymadığım bir şekilde benzerlik ve açıklama oluşturmuşsun. Günlüğündeki ya da notlarındaki bu tür düşüncelere göz atmak isterim…

IU: Günlüğüme son dört aydır falan bir şey yazmadım. Yakın zamanda biraz uyuşuk ve sıkılmış hissediyorum gibi duruyor. Ondan dolayı yeni şeyler deniyorum ve, 15 yaşımda stajyerlik günlerimden beri ara vermeden her gün yazdığım günlüğüme ara verdim. Bu benim ölçülerimde yoldan çıkmanın bir türü. Kendim için yaptığım ve alışkanlık gibi devam ettirdiğim kurallardan birer birer vazgeçmek. Her neyse, (bundan dolayı) dünyamın tam olarak çökmediğini fark ettim.

Soru 11: Kimsenin farkında olmadığı, sadece sana özel olan ve hayatını yaşama şeklini sürdürüyormuş gibi duran kural ve metodların olan o sütunlardan birini kaldırsan bile ‘evinin’ yıkılmasına yol açmayacağının farkına vardın mı?

IU: Unutmamak için çok uğraştığım birçok şey var. Günlüğüme yazmak çabaladığım o şeylerden biriydi. Artık aklımdan çıkan şeyleri doğal bir şekilde unutmak istiyorum. İyi olacağını düşünüyorum.


Soru 12: Notlarından ya da günlüğümden olsun, ya da söylediklerinden olsun, sık kullandığın eşsiz sözcük grupları veya ifadeler vardır illa. Bilinçsizce kullandığın kelimelerin senin için önemli olan değerleri yansıttığını düşünüyorum. Öyle sözcüklerin var mı?

IU: Sıklığa dayalı olarak, sanırım en çok ‘amulaedo’ (her nasılsa / görünüşe göre) kullanıyorum… Bu beni sonuca önem veren biri mi yapıyor? (gülüşmeler) ‘İlgi’ ve ‘cazibe/albeni’ kelimelerini de çok kullanıyorum. Düşününce, en çok korktuğum şey sıkılmaktan başka şey değil. Sıkılmak yerine yorulmayı ya da üzülmeyi tercih ederim. ‘Sorumluluk hissi’ de çok kullandığım bir sözcük grubu.

Soru 13: Sıkıntılı hissettiğinde ne yapıyorsun? Bunu atlatmak için kullandığın bir kural ya da motif var mı?

IU: Bana sıkıntı veren şeyle yüzleşmek için bulaşık yıkıyorum. Pırıl pırıl yapmak için bulaşıkları yıkamak aniden yapılacak en önemli şey oluyor ve az önce bana sıkıntı veren şey daha küçük bir tehdit halini alıyor. Bulaşıkları yıkadıktan sonra, fazla olmasa bile başarı hissi alıyorum ve stresim de biraz yok oluyor.

Soru 14: Şarkı sözü yazmaktan ya da bir şeyler üzerine çalışmaktan dolayı stresli hissettiğinde peki? Şarkı sözlerini yazmaya ara verip bulaşıkları yıkamak stresini geçiriyor mu?

IU: Söz yazarı Kim Eana’nın bana söylediği bir metod var. Eğer yazdığım şarkı sözleri bana ait değilmiş gibi hissettirmeye başlarsa ya da zor hissettirmeye başlarsa, sözlüğe gidip o kelimenin anlamına bakmamı söyledi. Örneğin, ‘sa-rang (aşk)’ kelimesinin birçok anlamı arasında, ‘seng-gak (kalbin kastı)’ın geçmiş zamanı (ör. artık gitti)’ ya da ‘[bir şeyi/birini] tutkulu bir şekilde özlemek’ gibi anlamlar var. Yani anlamının doğasından dolayı, ‘sa-rang (aşk)’ bir şeyin yokluğuyla başlayan bir şey mi?’ gibi düşünceler geliyor aklıma. Bu, bu yaklaşımla fark ettiğim bir şey: ‘yalnızlık’ın zıt kelimesi yok. Sanırım yalnızlıkla karşı karşıya gelebilecek/yalnızlığı yenebilecek bir şey olmadığından. Bundan sonra [işimde] kullanacağım temalardan biri “yalnızlığın zıttını bulmak” olacak diyebilirim.

Soru 15: Kendi müziğin için yapımcılık yapmak- bu süreç nasıl ve senin için ne anlam ifade ediyor?

IU: ‘IU’nun ustası benim’ anlamını taşıyor mu desem? Haha, tabii ki bu yaptığım en keyifli, en zor, en anlamlı ve en tutumlu şey.


Soru 16: Bu aralar çok ilgilendiğin bir konu var mı?

IU: ‘Büyük Boyut’. Küçüklüğümden beri, müzik benim için dinlemesi kolay olmalıydı; ve, kitaplar ya da filmler için olsun, büyük bir öyküden çok hep küçük ve önemsiz şeyler hakkında olmasını tercih etmiştim. Ama bu günlerde, daha büyük konularla çok daha ilgileniyorum. “Büyük müzik” yapmak istiyorum. Ve bundan dolayı, daha derin olan ve daha alçak sesli bir şarkı söyleme tarzı hakkında düşünüyorum. Riskli olsa da, her zaman güvende ve küçük olmuş olan dünyamı biraz daha büyük yapmak istiyorum.

Soru 17: IU, Kim Chang Wan’ın (Sanulrim müzik grubunun üyesi) ve Jo Dukbae’nin şarkılarının uyarlamasını yaptığında ve Choi Baekho ile düet yaptığında, şarkıları çok iyi yorumlama yeteneğini kanıtlayabildin. İnsanların senin yapacağını asla hayal edemeyeceği bir tür ya da tarz denemeyi düşündün mü? Trot ya da başka bir şey denemek gibi.

IU: Sadece bir türde uzmanlaşan ya da sadece bir türü kullanan türden değilim. Son şarkılarımda bile hepsi kendi yönlerinde farklılar. Küçükken müziği ilk sevmeye başladığımdan şimdiye kadar, müzik türlerinin konsepti üzerine çok düşünmedim. Trot havalı. Yakın zamanda <Mister Trot (tv programı)> izliyorum ve eskiden aşina olduğum trot şarkılarının sözlerini okuduktan sonra ‘wow sözlerin bu kadar derin olduğunu bilmiyordum’, ‘wow demek trot, şarkıda sözlerin bu kadar ağırlık taşımasına rağmen o şekilde şarkı söylettiren ve o tür yüz ifadesi yaptıran bir müzik’ gibi şeylerin farkına vardım. İçimdeki enerji daha güçlüleştiğinde, kesinlikle trotu denemek istiyorum. Hip hop ile, hitap edilebilecek konuların kapsamı ve şarkıda kullanılabilecek kelimelerin daha büyük miktarı bana hep cazibeli gelir.


Soru 18: <W Magazin>’in bu ayının kapağında olacağın duyurulduktan sonra çok bilinen bir televizyon yapımcısı sana sormam gereken bir şey olduğunu söyledi: ilk olarak ne zaman olağandışı bir insan olduğunu sezmeye başladın? ‘Olağandışı bir insan olduğumu düşünmüyorum’ dersen yalan olur ondan dolayı sana ısrarla sormamı söylediler.

IU: Hahaaa, çekinmeden dürüst bir şekilde cevap verirsem, bunu ilk sefer olduğuna kesin olarak emin değilim, ama 6 ya da 7 yaşındayken konuşma yarışmasında büyük ödül aldığım zaman olabilir. Artık öyle değil ama küçükken, insanların önündeyken ne zaman gözleri üzerimde olsa, heyecanlanırdım. Gerginliğe bile bayılırdım.

Soru 19: ‘Gençlik yılları ve ebeveynlerin’ hakkında düşündüğünde aklına ne geliyor?

IU: Eğer bu konuda açılacak olursam, gençlik yıllarım gri rengindeydi. Sanırım ‘zor’ bunu anlatmak için doğru kelime. Ebeveynlerim hakkında düşünürsem, gülümserim çünkü bence çok tatlı ve uyumsuz bir çiftler. Annem hakkında düşününce ağır bir his alsam da, babam hakkında sadece düşünmek bile beni güldürüyor. Ben ve babam birlikte suya düşsek, babam önce yüzerek çıkmaya çalışırdı. Onu düşündüğümde duygulanmaktansa güldüğüm için minnettarım. Eğer birlikte suya düşersek, beni kurtarmasa da olur ondan dolayı umarım hayatı yaşadığı şekilde yaşamaya devam eder. O, hayattaki en büyük hediye gibi.


Soru 20: Eğer şimdiki IU o zamanın genç IU’suna tavsiye verecek olursa, ne derdin?

IU: O benden daha unni ondan dolayı ona tavsiye vermeye cüret edemem. Şu an sahip olduğum iyi hayatı yaşamam onu sayesinde. Bir şey diyecek olsaydım, sadece bundan sonra hayatımı nasıl yaşamamı istediğini sorardım.

Soru 21: Lee Ji Eun (IU’nun gerçek adı) IU’nun bu kadar saygıdeğer bir sanatçıya büyüyeceğini biliyor muydu? IU’nun bugünün IU’su olması kaderi miydi?

IU: Bugün sorulan sorular şimdiye kadarki en zor sorulardı sanırım. Zor ama ilginçler ve dürüstçe cevap vermek istediğimden derince düşündürtüyor. Hmm..Bu kariyeri bu kadar uzun yapacağımı ben de bilmiyordum. Sanırım şu anki gerçekliğim, küçükken dilediğim ya da istediğim her şeyden çok daha inanılmaz. İnsanlar için müzik yapmanın düşündüğümden çok daha zor ve inanılmaz olduğunu fark ettim. Ve daha dürüst olursam... Tabii ki, benim gibi birinin IU gibi biri olması inanılmaz ve harika bir başarı. Aşırı gurur duyduğum ve minnettar olduğum bir şey. Yine de, hala iş sahamda tamamen tatmin olmuş hissetmiyorum. Kader olup olmadığı sorusuna cevap verecek olursam, ‘yarısı öyle’ derim çünkü, hayal ettiğimden çok daha fazla büyümüş olsam da; öyle övgüye değer bir sanatçı olmam için daha var diye düşünüyorum. Bununla birlikte, bugün olduğum kişi kişiliğimin ve açıklanamaz şansımın birleşiminin sonucu ve insanların kişiliğini ya da şansımı değiştirmesi zor olduğundan sanırım buna kader diyebiliriz, haha.

Soru 22: Ne tür bir insana imreniyorsun?

IU: Benden çok daha gayretli ve çalışkan insanlara imreniyorum. O hayatı yaşamalarına rağmen hiçbir şikayeti olmayan insanlar bana aciz hissettiriyor. Bana aşağılıkmışım ve hiçbir şey başaramamışım gibi hissettiriyor. Ve aynı zamanda dahi kategorisindeki insanlar. Benim zar zor yapabilmek için tüm gücümü sarfetmem gerekirken bir şeyleri keyfini çıkarırken basitçe yapabilen insanları kıskanıyorum. Ve bundan dolayı, benden tamamen farklı endişelerle yaşayan insanları imreniyorum.

Soru 23: IU’nun zayıf yönlerinden biri nedir?

IU: Dürüst olmak gerekirse, bayağı tembelim. Aynı zamanda çekingenim. Meydan okuma gibi şeylerden keyif alan türden değilim ve eğer sabitlik duyusu hissettiğim bir şey değilse, benim için özümsemesi ya da keyfini çıkarması zor. Ondan dolayı meydan okumaların keyfini çıkarabilen kişilere gerçekten saygı duyuyorum ve onlara imreniyorum.


Soru 24: Sence tembel olduğunu düşündüğün IU için, mutluluğa en yakın şey nedir?

IU: Lezzetlice yemek yerken rahatlamış hissedebilmek ve sonrasında tatlı olarak bir çikolata yemek.

Soru 25: Aynaya baktığında aklına ne geliyor?

IU: Eskiden reddederdim ama yakın zamanda kabul etmeye başladım “Wow aynı erkek kardeşim gibi gözüküyorum”.


Soru 26: Şarkı sözlerinde bir keresinde “‘Nemli’ bir kadın olmak istiyorum (Twenty-three sözleri)” demiştin. Büyüdükçe ‘nemli’ bir insan olmanın önemli bir şey olduğunu ve nem ile yaşlanmam gerektiğini fark ettim (ör. esaslılık sahibi olmak?) . IU’nun birini ‘kuru’ değil de ‘nemli’ yaptığını düşündüğü şey ne?

IU: Kalbinizi çılgın gibi attıran şeyler. Örneğin, bazen insanın hayatına fırlayıveren aşk ya da hırslar? Hahaha! Ama sanırım o şeylerin buharlı ütü etkisi var ve hayatı otomatik olarak nemlendirebiliyor.

Soru 27: Senin gibi biri için bile tüm büyük ve küçük değişimlere rağmen özünde değişmemiş bir şey var mı?

IU: Olumlu bir şey söyleyecek olursam, sorumluluk hissi. Sorumluluk hissim, tembel olan beni yakamdan tutup şu an olduğum bu yere sürükleyen bir numaralı ödül gibi değerim.


Çeviri: J’ieunesse

Kaynak: W Korea Nisan 2020 sayısı

333 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page